C-1 Uygulamayı getirmek için,
C-2 İstikrarlı olarak uyuşmazlık çözmek, kaosa engel olmak için,
C-3Hakların tecellisi için önemlidir.
Jellinek, “Şekil keyfiliğin can düşmanı, özgürlüğün ikiz kardeşidir.” demiştir.
Usul kavramları herkese eşit şekilde uygulanması için genellikle emredici niteliktedir.
Ancak usul kurallarının uygulanması ile hakların korunması talep edilebilir.
Devlet ihkak-ı hakkı yasaklamış hak dağıtmak için bu yetkiyi yargı erkinin tekelinde toplamış ve bu erkin yetkisini de Anayasa md. 9 gereğince bağımsız mahkemelere vermiştir.
Ceza hukukuna göre ihkak-ı hak suçtur.
İhkak-ı hak zilyedin kuvvet kullanma hakkında, meşru müdafaa ve zaruret halinde meşru bir şekilde karşımıza çıkar bu gibi durumlarda cezai sorumluluk gündeme gelmez.
Devlet kudretinin geç kalacağı ve devletin müdahalesini beklemenin daha büyük zararlara yol açacağı durumlarda kişinin kendi hakkını alması meşru görülmüştür. Bu gibi istisnai durumların dışında kendi hakkımızı alamadığımız için devlet tekelinde olan yargı örgütünün hangi usulle işlediğini bilmemiz önemlidir.
Usul kurallarının uygulanabilmesi için öncelikle maddi hukukta tanınan bir hakkın varlığı daha sonra ise o hakka ilişkin bir uyuşmazlığın ortaya çıkması gerekir. Bu uyuşmazlık ise hakkın ihlali veya tehlikeye girmesi ile ortaya çıkar.
Hukuk düzenince tanınmamış haklar (örn. eksik borçlar) dava konusu olmaz.
Uyuşmazlık konusunun illa ki mahkemeye götürülmesi gerekmez. Taraflar kendileri çözebilir, arabuluculuk kurumuna, sulh kurumuna başvurulabilir.
Her anlaşmazlık uyuşmazlık değildir. Anlaşmazlığın ancak dışa yansıdığı durumlarda uyuşmazlık açığa çıkar. Bir hakkın ihlali sonucu ortaya çıkan anlaşmazlık, uyuşmazlığa dönüşüp bu uyuşmazlık mahkemelere götürüldüğünde usul kuralları devreye girecektir. Hukuki metinlerde zikredilen özgürlüklerden yararlanma koşulları oluşmadan bir yerlere yazmakla bu haklar insanlar için bir şey ifade etmez. Hukuk devleti bozulan hukuki düzenlerin dengelenmesini sağlamalıdır. Bunun için mahkemeye başvurulmalı ve usul kurallarına göre bozulan hukuki denge sağlanmalıdır.
Uyuşmazlığı Ortadan Kaldırma Yöntemleri:
Herkes meşru vasıtalardan yararlanmak kaydıyla yargı mercileri önünde savunma ve iddia hakkına sahiptir. Bu suretle dava açma yöntemi kullanabilir. Bu yöntem maliyetlidir.
Avukatlık kanununa göre avukatların tarafları uzlaşma yetkisi vardır. Uyuşmazlık çıkmadan önce avukatlar taraflar arasında bir ilam niteliğinde belge düzenler. Bu belge mahkeme kararı yerine geçer.
Arabuluculuk kurumu ise tarafları anlaşmaya varıncaya kadar bir arada tutarak uyuşmazlığı çözmeye yönlendirir.
Bazen de dava açıldığında hakim tarafları sulhe davet eder.
Türkiye’de ise mahkemeye gitme hastalığı vardır diğer yollar pek kullanılmaz. Bunun nedenleri şunlardır:
– Toplumdaki uzlaşma kültürünün yetersiz olması
– Mevcut hukukçu yapısı: Avukatların sayısı çok fazladır ve genelde vekalet ücreti sebebiyle dava yoluna gitmek tercih edilir.
– Hukuk eğitimindeki anlayış: Usul dersinde dava ağırlıkla çalışmaların yanında dava dışı çözüm yolları yeni yeni gündeme taşınmıştır. Usul hukukunu temel kavramı haşa davadır.
– Sosyal yapı ve alışkanlıklar: Toplumda yer alan çatışma kültürü
-Mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm yollarının yeterince bilinmemesi ya da bunlara olan güvensizlik: Arabuluculuk kanununun halk arasında yeterince tanıtılamaması.
Bu yüzden mahkeme dışı yollar etkin hale getirilmesi gündemdedir. Bazı uyuşmazlıkların mahkeme dışı çözümü zorunlu hale getirilmeye çalışılmalıdır.
Usul hukuku der ki: EN KÖTÜ SULH EN İYİ DAVADAN YEĞDİR.