MADDE 285- Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlar arası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.

Bağışlama sözleşmesi bir borçlanma sözleşmesidir, bir tasarruf sözleşmesi değildir. Borçlanma sözleşmesi ile kişi bir borç altına giriyor. Henüz bir hakkı etkileyecek bir şey yapılmadı. Fakat bir tasarruf sözleşmesi yaptığınızda, bir alacak hakkını devretmiş oluyorsun, bir mülkiyet hakkını devretmiş oluyorsun ya da bir sınırlı ayni hak tanımış oluyorsun ama hepsi hakkı etkiliyor. Hatemi’nin kitabında bir örnek verilmiş. Bir plastik topu mülkiyet olarak düşünün. Buna basınç uygulayacak bir vida uygulayın. Top iyice büzüşür. Bu o mülkiyetin sınırlı ayni hakla yüklenmesidir. Çiviyi ne zaman çekerseniz top tekrar eski haline döner ve hacmi genişler. Sınırlı ayni hak kurmak, mülkiyeti bir başkasına geçirmek, alacağın devri… bunlar hakkın özünü etkileyen tasarruf işlemleridir. Buna karşılık alacağın devrini taahhüt etmek bir borçlanma işlemidir. Henüz alacağın üzerinde bir tasarruf etmediniz. Alacak devri dediğimiz işlemden sonra alacak devrediliyor. Bunun öncesi yani alacak devrini taahhüt bir borçlanma işleminden ibarettir.

Bağışlama bir sözleşmedir. Yani yararlanan kişinin iradesi aranır, yararlanan kişinin kabulü gerekir. (ibra da bir sözleşmedir. Tek taraflı işlem değildir.)

3. Kişi yararına yapılan işlemler var ve bunun için lehtarın iznine gerek yok, bilgisine dahi gerek yok. ( 3. Kişi yararına sözleşmeyi 3. Kişinin bilgisi, izni olmadan yapabilirsiniz.) bunlar geçerli oluyor fakat bunlar daha sonradan reddedilebiliyor. Yani burada kazandırmanın geri çevrilmesi mümkündür. 3. Kişi yararına sözleşme, vasiyetname, dolaylı yani aracılı ivazsız kazandırma denilen yani birinin lehine bankada hesap açtırma gibi. Bunları geçerli olarak yapabilirsiniz ama bu bir bağış sözleşmesi anlamına gelmez. Bunlar tek taraflı işlemler ve karşı taraf bunu daha sonra geri çevirip, reddedebiliyor. Bunlar kendine özgü tek taraflı kazandırmalardır.

Kişinin isteği dışında onun borcunun üstlenilmesinde ise siz kişinin borcunu ödediğinizde halef oluyorsunuz. Kanuni halefiyet var. Burada aslında borcu ödenmiş kişi halefiyet nedeniyle size karşı borçlu olmuş oluyor. Vekaletsiz iş görme ya da sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçlu oluyor. Yani tam olarak kurtarılmış değil. Bu açıdan baktığınızda da bunlar zaten bağışlama kapsamında görülmeyen işlemler.

Yani bunları bağışlama saymıyoruz:

  • Kişi yararına sözleşme
  • Aracılı, ivazsız kazandırma türleri
  • Vasiyetname
  • Bir kişinin haberi olmadan o kişinin borcunun üstlenilmesi

Bağışlamanın Özellikleri

  1. Bağışlama bir sözleşmedir. Kesinlikle tek taraflı bir işlem değildir. İcap ve kabul aranır. Ancak bir özellik var, lehtarın susması kabulle yorumlanır. Yani bağışlama söz konusu ise susma kabul sonucunu doğurur.
  2. Öneren kişi (icapçı) icabıyla kabul gelene kadar bağlıdır, kural budur. Normal sözleşmelerde önerinin muhataba varmasına kadar icapçı dönebiliyordu. Bağışlama icapçısı ise serbestçe icabını geri alabilir. O yüzden kuruluş aşamasında gevşeklik vardır diyoruz. Burada normal bir satış sözleşmesinin kurulmasına ilişkin öneriden farklı olarak serbestçe önerisini geri alabilmesi mümkün bağışlayan kişinin.
  3. Ehliyet konusu sıkıdır çünkü ivazsız bir kazandırma yapılıyor. Sınırlı ehliyetsizler bağışlama sözleşmesi yapabilirler mi? Sınırlı ehliyetsiz acaba hangi konumda bağışlayan mı bağışlanan mı buna bakarız önce. Sınırlı ehliyetsiz kendisine ivazssız, karşılıksız bir kazandırma yapılıyorsa yasal temsilcisinin icazetine filan gere yok, bu sözleşmede bağışlanan kişi olarak bulunabilir. Hiç sıkıntı yok. Ama bağışlayan kişi ise ve önemli bir bağış söz konusu ise bu yasak işlemdir. Yasal temsilcinin izni de olmuyor, yasal temsilcinin yapması da mümkün değil sınırlı ehliyetsiz için. Dolayısıyla bakın bağışlama işlemlerinde ehliyet konusunda sıkı bir kural söz konusu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.