- Bireysel idari işlemler, tek yanlı ve icraidir.
- Bireysel idari işlemler, re’sen icra kabiliyetine sahiptir.
İdare artık burada bir kural koymuyor. Konulmuş olan kuralı uyguluyor. Hangi kuralı uyguluyor ? Ya doğrudan doğruya bir yasa maddesini uyguluyor ya da kendi düzenleyici idari işlemini uyguluyor. Ama sonuç itibariyle Can’dan vergi alıyor.. karşısında sadece Can var.. Can’a ceza veriyor.. Can’ı emekli ediyor.. Bu ister bir yasa uygulaması ister bir yönetmelik uygulaması olsun nihayetinde idarenin muhatabı Can ise bizim bakımımızdan bireysel idari işlem söz konusudur.
Bireysel idari işlemlerimizin bazı özellikleri vardı :
-
Tek yanlı ve icraidir.
Tek yanlılık üzerinde durmaya pek gerek yok. Zaten şema gözümüzün önüne geldiğinde bunu görebiliyoruz. Yani bireysel idari işlemi tesis ederken bir pazarlık veya sözleşme söz konusu değildir. Yapılması gerekeni ona bir yasa veya bir düzenleyici işlem söylemiştir : ‘ Sizinle pazarlık yapmak zorunda değilim.. ‘
Bazı bir iki ufak istisna vardı : bazı idari işlemlerin tesis edilebilmesi için ilgilisinin talebi gerekir. Örneğin ; memur atama işlemi.. kimseyi zorla memur olarak atayamazsınız.. bu konuda bir talep olması gerekir.. ‘ben memur olmak istiyorum ve bu şartları da taşıyorum ‘ gibi..
Yani bu koşulların varlığı sağlansa ve bir talep de olsa dahi tek yanlı bir idari işlemdir. Çünkü sizi memur yapan idarenin idari işlemidir, idarenin irade beyanıdır. Bir sözleşmeyle ya da bir irade uyuşmasıyla memur olmadınız.. Dolayısıyla idare işlemin tesisi için bir ön talebin gerekli veya mevcut olması o idari işlemi tek yanlı olmaktan çıkarmaz. Her koşulda bireysel idari işlemler tek yanlıdır.
İcrailik daha çetrefilli bir meseledir. İdari işlemin bu vasfı kazanabilmesi o işlemin neticelenmesine tamamlanmasına bağlıdır. Yani tamamlanmış olmayan bir idari işlem icrai sonuçlarını da doğurmaz.
Peki tamamlanmaktan ne anlamamız gerek ? Aslına bakarsanız kanunla düzenlememiş olmakla birlikte şunu rahatlıkla söyleyebiliriz : bir idari işlemin dış dünyada sonuç doğurabilmesi için yani icrai kabiliyeti haiz olabilmesi için geçilmesi gereken tüm aşamaları geçirmiş olması gerekir. Yani görüş belirtilmesi gerekiyorsa o görüş belirtilmiş olmalıdır ya da rapor yazmak gerekiyorsa rapor yazılmış olmalıdır yine aynı şekilde amirin imzası gerekiyorsa o imza atılmış olmalıdır, memurun da imza atması gerekiyorsa memur da imza atmalıdır. Yani bütün süreçler tamamlanmıştır ve artık karşımızda bir idari işlem vardır, tamamlanmıştır.
-
Res’en icra edilebilirlik :
Esasen istisnai bir yetkidir ( diğer istisnai yetkimiz idari vesayetti ). Yani yasa koyucu açıkça bu yetkiyi vermediği sürece idare bu önemli olanaktan yoksundur.
İdare yukarıda bahsini ettiğimiz icrai sonuç vardı ya – dış dünyada hukukumu, maddi varlığımı etkileyen bir sonuç- o sonucun kendiliğinden gerçekleşmesini beklemez. Aynı zamanda diyebilir ki ‘icrai bir karar aldım ve bunun sonuçlarını şimdi ben bizzat icra ediyorum’ . İşte bu res’en icra edilebilirliktir. Ve bunu yapabilmesi için de açık yasal düzenleme gerekir. Mevzuatta birçok yerde vardır.
Örneğin ; imar kanunu… İdare : Can bey taşınmazının kaçak olduğunu tespit ettik.. 30 gün içerisinde lütfen bu taşınmazı yıkın..
Baktığımızda bu idari işlem icrai midir ? Can açısından bağlayıcılığı olduğu için evet, icraidir.
Peki 30 gün içerisinde Can bu taşınmazı yıktırmadı. Res’en icra edilebilir mi ? Edilirse nasıl edilir ? İdare gelir ve bizzat orayı yıkar. O zaman imar kanunu açacağım ve göreceğim : eğer ilgilisine tebliğ edilen yıkım kararı 30 gün içinde icra edilmezse idare bu yıkımı bizzat yapar.. Kararı alan gereğini de yerine getiriyor.. Çünkü imar kanunu idareye bu yetkiyi vermiştir.
-
Hukuka Uygunluk Karinesi :
İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlanır. Bu öylesine ciddi, önemli ve gerekli bir özelliktir (özellikle Kıta Avrupa’sı hukuk sitemlerinde) ki adeta idarenin kamu hizmetini yapmasını sağlayan özellik budur. Ve bu sayede biz idareyle girdiğimiz tüm ilişkilere 1-0 yenik başlarız. Çünkü şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız : İdare eğer bir işlem yaptıysa herkes o işlemin hukuka uygun olduğunu kabul etmek zorunda ve zamanı geldiğinde de icrai sonuçlarını hayata geçirmek zorundadır. Eğer yetki verildiyse res’en icra etmek zorunda. ‘ Ama bir dakika sen işlemini yapmışsın bir de buna ilişkin belge getir. ‘ diyemezsiniz. İdare : ‘ Ben yaptım doğrudur’ ve derhal sonuçlarını doğurmaya başlar.
Peki idari işlem bu kadar ciddi bir özelliğe sahip ise buna karşı korunmamız gerekmez mi ?
Bir idari işlemin hukuka aykırı olduğunu siz ispatlamakla mükellefsiniz. Kime ispatlarsanız ? Yargı yerlerine…
Bu hukuka uygunluk karinesini ortadan kaldırabilecek 2 olasılık vardır :
- Mahkemenin işlemi iptal etmesi
- Yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi ( yargılama devam ederken )
-
İdari işlemler yargısal denetime tabiidir.
Hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmazlarındandı. Ülkenin her yerinde karşımıza çıkan ve en baskın otorite olan idarenin hukuka uygun davranmasını sağlamak için gerekli olan en önemli yöntemdir. İdare kendisini ‘ben ne yaparsam yaparım, yargı nasıl olsa bana bir şey yapmıyor, o yapsa da ben ona yaparım ‘ rahatlığı içerisinde hissetmemelidir.
AY 125 : İdarenin her türlü işlem ve eylemine karşı yargı yolu açıktır.
Yani biz idarenin herhangi bir işlemine karşı yargı yolunu kapatamayız. Yani yasa koyucu ‘bu idari işleme karşı idari yargı önünde iptal davası açılamaz ‘ diyemez. Derse yapılan bu kanun anayasanın 125.md’deki temenniye aykırı olur.