İdare yasa normunu uygulamak adına kural koyar. Düzenleyici idari işlemler TBMM’nin sahip olduğu asli yetkinin idare tarafından da kullanılabileceği anlamına gelmez. Kural olarak idare kural koyamaz, idarenin kural koyma yetkisi türevsel bir yetkidir. Yasa koyucu bazen açıkça idareye “kural koy ey idare” der, bazen açıkça söylenmese bile yasama tarafından koyulan kuralın uygulanabilmesi adına idare tarafından kural koyulması şarttır. İdare bunun için düzenleme yetkisine sahiptir.
İki taraflı idari işlemlerin bir diğer ismi de idari sözleşmelerdir. Bir hukuki işlemin iki tarafı varsa ve iki tarafın iradeleri karşılıklı olarak uyuşuyorsa biz ona sözleşme diyorduk. Taraflardan birisi idare ise ve biraz sonra bahsedeceğimiz belli özellikler var ise bu sözleşmelere idari sözleşmeler diyeceğiz. Burada ilginç olan idari sözleşmelerin yani iki taraflı bu hukuki işlemlerin aynı zamanda birer idari işlem olarak da kabul ediliyor olması.
İdarenin taraf olduğu her sözleşmeye idari sözleşme nitelendirmesi yapamayız. Bir de idarenin taraf olduğu diğer sözleşmeler vardır. İdari sözleşmeler(numerus clausus-6 tane) dışında idarenin taraf olduğu diğer bütün sözleşmeler idarenin özel hukuk sözleşmeleri olacak.
Kural olarak idare bir sözleşmeye taraf ise o özel hukuk sözleşmesidir yani herhangi bir sözleşmedir, taraflar eşittir, uyuşmazlıklar adli yargı mercilerinde çözülmelidir.
Ancak sınırlı sayıda sözleşme tiplerinden birisine giriyorsa onu idari sözleşmeler kısmına alacağız ve baskın bir karakteri olan bir idari işlem diyeceğiz.
Bu ayrımın temelinde ne yatar? Siz bir sözleşmeye neden taraf olursunuz? Malvarlığınızı artırmak için, işinizi görmek için,.. Sebebi sorgulanabilir ama saiki sorgulanamaz. İdare de tıpkı sizin gibi aynı amaçlara sözleşmelere taraf olur. İhtiyaçlarını karşılamak için sözleşmeler yapar. Peki, idarenin ihtiyacı ne olabilir? İdare, yasa koyununun vermiş olduğu görevleri yapmak zorundadır dolayısıyla eğitim hizmeti verecekse okul binasına, gerekli araçlara ihtiyacı vardır. İdare, kendisine verilmiş görevleri yerine getirebilmek için öz yönetim faaliyetleri yapmalı.
Okul binası olmadan eğitim-öğretim hizmeti sunulamaz dolayısıyla idarenin o okul binasını bir şekilde temin etmesi lazım. Biz bir binası nasıl temin ediyorsak idare de hemen hemen aynı şekilde temin eder. Biz bir binayı almak istesek gayrimenkul satım sözleşmesine taraf oluruz, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu’nun öngördüğü yöntemler dâhilinde sözleşmeyle binanın maliki oluruz. Aynısını idare de yapar. Dolayısıyla o satım sözleşmesine benim veya idarenin taraf olması arasında hiçbir fark yoktur. Özet olarak idarenin özel hukuk sözleşmelerine taraf olmasının başlıca sebebi öz yönetim(iç düzen) faaliyetleridir.
İdare, bizimle aynı yöntemle sahip olduğu okul binası, araç ve gereciyle topluma kamu hizmeti sunmaya başlayacak. Yasa koyucu, idarenin bu noktaya varmasını istiyor.
İdare bu kamu hizmetini bizzat yaparsa hiçbir sorunumuz yok ama idare: “Tamam bu hastane binası benim sorumluluğumda olsun ama bu hizmeti ben yapmayayım başkasına yaptırayım. Can Bey var bu konuda uzman ona yaptıralım. Benim idare olarak herhangi bir para kazanma amacım da olmasın, tek amacım yasa koyucunun bana vermiş olduğu görevi yerine getirme, kamu hizmetini gerçekleştirme olsun ve bu yine benim denetimimin ve sorumluluğum dâhilinde olsun tek fark Can Bey tarafından yürütülmesi olsun” diyebilir.
İdare olarak Can Bey’e benim hastanemi sen yönet dediğimizde –Can Bey’in amacı gelir elde etmek olabilir- amacımız gelir elde etmek değildir, kamu hizmetini sağlamaktır.
Özetle; bir sözleşmenin konusu kamu hizmetiyse ve bu sözleşmenin bir tarafı idare ise biz o sözleşmeye idari sözleşme deriz.(Dikkat okul binası yaptırmak kamu hizmeti değildir Türk Danıştay’ına göre)
İdari sözleşmenin sonuçlarından bahsedelim. İdari sözleşme olursa ne olur, özel hukuk sözleşmesi olursa ne olur? Bir tarafı idare olan idari sözleşme eşitler arası olmayan bir hukuki ilişkiden doğduğu için bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargıdır. Yasa koyucu idari yargıca idarenin hukuka bağlı kalmasını sağlama görevinin dışında bir görev daha vermiştir ve idari yargıca demiştir ki: “Sen kamu hizmeti olan bir tarafı idare olan idari sözleşmelerin taraflarını arasında çıkacak olan uyuşmazlıkları çözmekle de yükümlüsün.”