Kamu hizmetinin pek çok anlamı var. Bir organik anlamına atıf yapılır idare hukuku kitaplarında: Kamu hizmeti kamu tarafından ve kamu adına yürütülen her türlü faaliyettir. Bu organik anlamda idare için yapılmış tanımdır. Veyahut kamu adına yürütülen her türlü faaliyet, faaliyetin amacı veya kapsamı çok önemli değildir burada. Eğer kamu yapıyorsa bir şeyi veya kamu adına yapılıyorsa bir şey, o kamu hizmetidir. Çok geniş bir çerçeve çizdi bize. Bu daha çok anglo sakson idare hukukunda benimsenen bir anlayıştır. Ama bu anlayışı kabul ederseniz kolluk faaliyetleri de gerçekten kamu hizmeti içerisine girer çünkü kamu adına yapılıyor, kamu tarafından yapılıyor. Yine bu tanımdan hareketle askerlik de kamu hizmeti olur.

Vergilendirme kamu adına yapılıyor, olumlu bir kavram mıdır, insanların hoşuna mı gider ceplerindeki paranın bir kısmını devletle paylaşmak? Gitmez, hizmet bunun neresinde dersiniz ama teknik olarak anglo sakson yazınında vergilendirme de kamu tarafından yapıldığı için topluma sunulan bir kamu hizmeti gibi addedilir. İşin aslına bakarsanız anayasalarda da buna referans olabilecek bazı durumlar vardır. 1982 Anayasasının sistematiğine bakın, fihristine bakın, orada 72. Madde ile 73. Maddeyi arka arkaya göreceksiniz. Ne var bu maddelerde? Birinin başlığı “Askerlik Ödevi”, diğerinin başlığı “Vergi Ödevi”. Arka arkaya olması tesadüf değildir ve anayasa sistematiği arasında nerededir? 72 ve 73. Madde hangi kısma girer? Siyasi hak ve ödevler arasına girer. Yani askerlik ve vergiyi anayasa yapıcı siyasi bir hak ve ödev olarak görmüş. Neden acaba, neden askerlik ve vergi siyasi hak ve ödevler arasında olsun? Ki 1961 anayasasında da böyledir. Pek çok Avrupa anayasasında da böyledir.

 

Kamu Hizmetinin Yürütülme Yöntemleri

1)  Emanet Usulü

En eski,geleneksel yöntemdir.Çünkü burada kamu hizmetinin doğrudan doğruya yürüten idarenin ta kendisidir.Kamu hizmeti idarenin araçlarıyla,idarenin ajanlarıyla yürütülür.O nedenle emanet usulu denir.Burada hizmet idareye emanettir.Devlet okullarında verilen eğitim kamu hizmeti buna örnektir.O okullar kamu okulları,o öğretmenler kamuya bağlı öğretmenlerdir.Burada bir sözleşme yoktur.Bildiğimiz üzere idarenin tüm  faaliyetlerini  ya bir işlemle ya da bir eylemle yürütür.Numune hastanesini idare işletirken o sağlık hizmetini,emanet hizmetiyle yürütür.Birilerinin başka bir usulle özel hastane kurması onun emanet usuluyle yürütüldüğü gerçeğini değiştirmez.Hizmet idareye emanettir.

Örn: Yenimahalle Belediyesi çöp toplama kamu hizmetini emanet usuluyle yapabilir.Doğrudur.Çankaya Belediyesi bir şirketle sözleşme imzalamış burda da ihaleyle  hizmet yürütülmüş.Belediyeler arasında farklılıklar olabilir.

2) Ruhsat Usulü

Ruhsat izindir.Bir  kamu hizmetini kanunkoyucu özel kişiler tarafından görülebileceğini ortaya koymuş olabilir.Ama her özel kişi benim canım da bu hizmeti yürütmek istiyor hadi yapayım diyemez.Çünkü hizmetin asıl sahibi,denetleyicisi,gözetleyicisi halen idaredir.Bu özel kişiye açık bir alandır ama bu hizmeti yürütmek için idareden bir izin alınması gerekir.Son yıllarda bu usul  Türkiye’de gittikçe artmıştır.Kısaca,Kamu hizmetini yürütmek için idareden izin almak gerekiyorsa bu ruhsat usuludur.

Örn:Avukatlık kanunu var.Bu kanuna göre avukatlık yapma kamu hizmetidir.Kamu hizmeti idarenin görevidir.O zaman idare mi yapacak benim avukatlığımı?Öyle bir usul yoktur.Avukatlık kanununa göre bu özel kişiler tarafından yürütülebilir bir kamu hizmetidir ama esas önemli olan o özel kişilere idare ruhsat vermelidir.O ruhsata da avukatlık ruhsatı denmektedir.Barolar Birliğinden ruhsat alınır,sonrasında avukatlık yaparsınız.Kanunlar bu iznin objektif olarak kime verileceğini belirlemiştir.”Seni seviyorum ruhsat vericem” tarzında bir şey yoktur,ruhsat objektif olarak kişilere verilir.Yeminli mali müşavirlik kamu hizmeti de bu şekilde yürütülür. TÜRMOB ruhsatınızı verir.

3) İltizam Usulü

6 tane sözleşmemiz vardı.Mali iltizam sözleşmesinin yaygınlığı yoktur.Kaplıcalar,ılıcalar bunla işletilirdi özellikle Osmanlı Döneminde yaygındı.Gene özel kişiye senle bir sözleşme yapıcaz senin adın mültezim olacak ben idare olacağım,imtiyaz vereceğim için sen mültezim olacaksın.Kamu hizmetini sen yürütürken burdan elde ettiğin gelirin bir kısmını sana vereceğim.Kar payı alacaksın.Tesis hepsi benim,sen bir süreliğine işleteceksin.Dolayısıyla iltizam usulune göre bir sözleşmeye ihtiyaç vardır.İdareyle özel kişi arasında imzalanan bu sözleşmeye mali iltizam sözleşmesi denir.Bu sözleşme bir idari sözleşmedir.Çünkü amaç kamu hizmetinin görülmesidir.

Örn: Yer altı suları devlete ait,devlete ait bu haktan toplumun yararlanmasını istiyoruz.Bu bir kamu hizmetidir.Kaplıca olsun ılıca olsun, idare olarak işletmek istemiyorum,gel Zeynep seninle sözleşme yapalım.Sen aslen benim tarafından idare tarafından görülmesi gereken bu hizmeti yürüt.Tesis benim ama sen işlet.Her sene burdan kar kazan.Burda Zeynep’in amacı para kazanmaktır.Ama sözleşmenin asıl amacı kamu hizmeti olduğu için mali iltizam sözleşmesi  idari sözleşmedir.

4) Müşterek Emanet Usulü

Sözleşmeli usuldur.İdare kamu hizmetinin yürütülmesi için özel kişiyle anlaşıyor fakat burdaki kar veya zarar tamamen idareye aittir.Özel kişi kara ya da zarara ilişkin risk almaz.Yatırım yine idarenin yatırımıdır hizmeti özel kişi yapar.Kazanan kişi kar payı alır ya da almaz önemli değildir, ancak zarar olursa idare katlanır.İltizamdan farkı,iltizamda mültezim yani özel kişinin bir riski vardır, o sene para kazanmazsa o mültezimin yapacak bir şeyi yoktur.Mültezim idareden bununla ilgili bir talepte bulunamaz.Müşterek emanette ise kar zarar tamamen idareye aittir.Her durumda müşterek emanetçiye idare bir bedel ödemek durumundadır.Önemli bir usul değildir örneği yoktur.Sözleşmeli bir usuldur.

5) Yap-İşlet-Devret Usulü

Konusu kamu hizmeti olan bir sözleşmeyle olur,özel kişi idareyle sözleşme imzalar. Bu usulun yasal dayanağı vardır.İlk olarak 1894 yılında yayımlanmış 3096 sayılı Kanundur.Özal dönemi kanunlarında da geçer. İsmi çok uzun biz kısaca, Elektrik Üretim İletim Dağıtım hizmetlerinin tüzel kişiler tarafından görülmesine ilişkin kanun diyelim. 80li yıllarda buna ilişkin düzenleme yoktu bir anda parlamentodan bir kanun çıktı.Türkiye Elektrik Kurumu diye bir kurum var,elektrik mau hizmetini bizzat yürütür.Emanet usulüyle yürütür.Bu hizmeti çok daha karlı bir şekilde yürütebiliriz şeklinde düşünülmüştür. Elektrik üretmek,iletmek,dağıtmak aslında farklı kamu hizmetleridir.Üretmek santrallerde olur,iletmek kentlere doğru olur,dağıtmak kent içerisinde olur.

84’te çıkan bu kanunda “üretimi de iletimi de dağıtımı da özel kişiler yapabilir” denildi. Nasıl yapılabilir? Devlet özel kişiyle sözleşme imzalasın o sözleşme uyarınca elektrik üretecek tesisi, özel kişi kursun (o dönemde barajlar popülerdi,yeni enerji kaynakları yoktu). Git tesisi yap ,tüm maliyetlere katlan, 25 sene boyunca ilgilisine elektriği sat.25 sene sonra bedelsiz bir şekilde o barajın anahtarını devlete ver. Bu Türkiye’deki kapsamlı ilk örneğidir. Hala da uygulaması vardır. Ancak bir sorun vardı. 3090 sayılı kanun çıktığında Anayasa mahkemesi ve Danıştay zıpladı,kanuna itirazımız yok ama kanunla biz özel kişilerin kamu hizmeti yürütmesine ilişkin düzenleme yapamayız,kamu hizmetlerini idare yürütür. Bu o zamanlar muhafazakar bir tavır olarak algılandı,ama gerçekten bunun anayasada bir dayanağı yoktu,sorunlar çıktı ,çok tartışıldı.Tartışmalar 99’a doğru farklı bir noktaya geldi.

6)Yap-İşlet Usulü

Şu anda yalnızca elektrik enerjisinde vardır. Daha önce elektrik krizi yaşandığı için bu usulle yürütülmektedir. Bizde 90’ların sonunda Türkiye’de çok ciddi enerji problemi vardı.” Her gün bir büyük şehrin elektriğini keserim yoksa yetmiyor.” mantığı vardı. Bu sorunu çözmek için enerji üretilmesi gerekiyordu. Devlet bunun için var, o zaman devlet üretsin. Ancak devlet elime yüzüme bulaştırıyorum, kamusal başarısızlık içerisindeyim deyip enerji üretmek istemiyordu, piyasanın yapmasını istiyordu. Piyasa da santral kurmak istemiyordu çünkü karlı değildi. Bu nedenlerden dolayı çok ciddi elektrik problemi oluyordu. O dönemlerde de hala İran’dan ve Rusya’dan dünyanın en pahalı elektriğini alıyorduk. Rusya en pahalı elektriği Türkiye’ye satıyor. Avrupa’ya satılan elektriğin 3 katını Türkiye’ye satıyor.30 yıldır bu durum böyle.

7) İmtiyaz Usulü

Sözleşmeli bir usuldür. Sözleşmenin adı kamu imtiyaz sözleşmesidir. Burada önemli olan bu sözleşmeler idari sözleşmelerdir. Bu nedenle idare bu sözleşmeleri nerdeyse hiç imzalamıyor. GSM(Turkcell, Vodafone, Avea) bu üç şirketle idare arasında birer imtiyaz sözleşmesi var.25 yıl boyunca 3-4 yılları kaldı bu şirketler GSM haberleşmesi kamu hizmetini bu sözleşmeye dayalı olarak yürütmektedir. İdari sözleşme olduğu için de uyuşmazlık olduğu zaman idari yargıya gider. Çünkü kanun bunlara özel hukuk sözleşmesi dememiştir. Sözleşme bitince idare bitti bunlar,3 şirketin sözleşmesi sona erdi ben artık imtiyaz usulüyle değil, ruhsat usulüyle bu hizmeti gördüreceğim. Ruhsat kime verilecek? 3’üne de verilebilir. İdare o şirketlerden 15’er milyon dolar alacak ve ruhsat verecek. O şirketin cebinden çıkan 15’er milyon dolar bize cep telefonu faturası olarak geri dönecek.

Yakın zamanda 4,5 G ihalesi yaptık, bazı şirketler para için 900 milyon dolar verdi kimi 600 milyon dolar verdi. Buradaki amaç daha kaliteli GSM kamu hizmetidir. Devlet bunu ücretlendiriyor, ama o ücretler o şirketlerin cebinden iktisadi olarak çıkmaz. Bu nedenle bu ücretler cep telefonu faturası olarak geri dönmektedir.

8) Kamu-Özel Ortaklığı

Yeni bir usuldür. Türkiye’de sadece sağlık kamu hizmetinde vardır. Anglo Sakson hukukunda görülen bir yöntemdir. Avantajı ise kamu hizmetlerinin daha kaliteli olmasıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.