Kolluk faaliyetlerini genel anlamda tanımlamak gerekirse kolluk; kamu düzenini sağlayıcı kamusal faaliyetlerin bütünüdür. Bu tanımı yaptıktan sonra kamu düzeni, toplumsal düzen kavramını tanımlamak zaruriyeti doğar. Zira idareye verilen bu sevimsiz müdahale yetkisinin hangi koşullarda ortaya çıktığının sınırları belirlenmelidir. Bu yetki önemli bir yetkidir; sözleşmeyle alacaklıya verilen yetkiye benzemez. İdare yeri geldiğinde ekonomik haklara, giyime kuşama kadar müdahale etme yetkisini bu çerçevede kullanır. Ayrıca idarenin elinde, kanunlara uygun olmak kaydıyla, silah kullanma yetkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu müdahale yetkisinin hangi kapsamda verildiği ve sınırları önceden bilinebilir ve yargısal denetime açık olmak zorundadır.
Bu konuda her zamanki gibi temel ilkemiz: YASAL İDARE ilkesidir. Bu bağlamda;
Kural -> Kolluk faaliyetleriyle insanların tercihlerine müdahale edilmemesidir.
İstisna -> Kolluk faaliyetleriyle insanların tercihlerine müdahale edilmesidir.
İstisnai durum ancak, kanun aracılığıyla yasa koyucu idareye böyle bir yetki verdiği takdirde ortaya çıkar. Dolayısıyla idare bireylerin her türlü tercihine müdahale yetkisine sahip değildir. Bu yetkisini kullanabilmesi ancak kanuni dayanağa bağlıdır.
Doktrine göre, idarenin müdahale edebileceği kamu düzeni unsurları dış maddi unsurlardır. Kolluk faaliyetlerinin hedefinde bu unsurlar vardır. Yani toplumu oluşturan insanların toplu halde yaşamaya başladığı andan itibaren kolluk faaliyetlerinin etkinliği söz konusudur. Ben evimin kapısını açıp dışarı çıktığım andan itibaren toplumsal yaşama dâhil olmuş sayılırım. Dolayısıyla kanunlarca belirlenmiş toplumsal yaşam kurallarına uymakla mükellefim. Toplumsal değer yargıları beni ilgilendirmez diyerek yaptığınız bireysel tercihler toplumsal hayatı etkilemezken; bu tercihlerin hayata geçmesi toplumsal düzeni etkiler dolayısıyla idarenin kolluk yetkisine dâhil olmuş olursunuz.
İdarenin kolluk yetkisini kullandığı konular sınırlıdır, bunlar dış maddi unsurların alt unsurlarıdır :
-
Güvenlik:
Güvenlik, kolluk faaliyetlerinin en ilkel en primitif varlık sebebidir. İlkçağdan günümüze kadar, bir coğrafyada devlet veya devlet benzeri kudret kullandığını iddia eden kişi öncelikle kendi egemenliği altında yaşayan insanların güven içerisinde yaşamalarını temin etmek durumundadır. Aksi halde önce siyasi meşruiyetini ardından da hukuksal meşruiyetini kaybeder. Dolayısıyla günümüzün tüm modern devletlerinde kolluk faaliyetlerinin korumaya çalıştığı birinci alt unsur güvenliktir. İnsanların birey birey sahip oldukları güvenliğin güvence altında olması, dış tehditlerden korunuyor olması gerekmektedir. Bu bağlamda güvenlik denince akla ilk gelen tehdit unsurudur.
-
Genel Sağlık:
Genel sözcüğü çok önemlidir, zira bireylerin tek tek sağlıklı olması, sağlık hizmetlerini alması kolluk faaliyetlerinin kapsamında değildir. Kişilerin sağlık ihtiyaçlarının karşılanması da idarenin görevidir ancak bunu kolluk faaliyeti aracılığıyla değil; sağlık kamu hizmeti aracılığıyla yürütürler. İdare burada yine faaliyetin öznesidir. Ancak burada kamu hizmeti yürütür.
-
Dirlik Ve Esenlik:
Bu kavramı güvenlik unsuruyla karıştırabilirsiniz, aman dikkat. Dirlik ve esenlik toplumdaki bireylerin huzur içerisinde yaşamasıdır. Tüm unsurlarıyla beraber bireyin kendisini huzurlu hissetmesi kendisini risk ve tehdit altında hissetmemesi demektir. Örneğin; bir akşam evinizde maç seyrederken sokaktan isminiz zikredilerek tehditler savurarak bağıran bir ses duyuyorsunuz. Bu durumda size yönelik, güvenliğinize yönelik tehdit söz konusudur. İdare bu durumda size yönelik tehdidin gerçekleşmesini önlemek durumundadır. Güvenlik itibariyle bir tehdit söz konusudur. Ancak diyelim ki, sokakta sizin adınızı söylemeden sarhoş birkaç insan bağıra bağıra konuşuyorlar. Burada dışarıdaki insanların amacı doğrudan sizi rahatsız etmek değildir. O civardaki herkes bu durumdan huzursuz olmaktadır. Bu durumda ise sizin güvenliğiniz değil, dirlik ve esenliğiniz tehdit altındadır.
-
Genel Ahlak:
Türkiye’de idare hukuku konulu kitaplarda genel ahlak, kamu düzeninin alt unsuru olarak incelenir. Bu bakış açısıyla baktığımız takdirde genel ahlak da idare tarafından müdahale edilebilir bir alana dönüşmüş olmaktadır. Türkiye’de bu kavrama atıf yapan mahkeme kararları da mevcuttur.