Aktif sigortalarında bir menfaat ancak menfaatin değeri kadar değerle yani tam bedelle sigortalanabilir. 100 liralık bir menfaat demek ki en fazla 100 liralık bir değerle sigortalanabilir. 1 birim bile aşsa bizim aşkın sigorta dediğimiz durum ortaya çıkar. Menfaat değerini aşan kısım yani aşkın sigortayı ortaya çıkaran tutar batıldır, dikkate alınmaz. Aşan kısım için prim ödenmez, ödenmişse de iadesi talep edilebilir.
Eski TTK’da bu kadarı söyleniyordu fazlası yoktu. Yeni TTK’da farklı olarak eğer sigortadan haksız fayda temine etme niyeti varsa sigorta ettirenin, sigortacı prim iadesine mecbur değildir yani iadesi istenemez. Eski kanunda bu hüküm yoktu ama yokluğu da o kadar önemli bir eksiklik değildi. Biz söz konusu eksikliği Borçlar Kanunu’na giderek çözüyorduk. Bir kimsenin batıl olan kısım için gerekmediği halde prim ödemesi sigortacı bakımından hukuken sebepsiz zenginleşme durumunu ortaya çıkarır. Sebepsiz zenginleşme talebinin ileri sürülmesi yolu bazı hallerde kanun koyucu tarafından kapatılmıştır ya da sınırlandırılmış, şarta bağlanmıştır. Eski BK 65, yeni BK 81. Madde hükümlerine göre kanuna veya ahlaka aykırı bir amacın gerçekleşmesi için verilenlerin iadesi istenemez. Biz eski TTK zamanında yeni TTKda sevkedilen hükmün uygulanması gereken hallerde bu maddeye giderek sorunu çözüyorduk. Tıpkı eksik sigortada olduğu gibi aşkın sigortada da aşkın sigortanın ne zaman ortaya çıktığının bir önemi yoktur.
Aşkın sigortaya bağlanan hukuki sonuç değişmez, aşan kısım batıldır. Sigorta ettirenlerin yaptırdığı aktif sigortalarının tamamında belki sözleşme devam ederken aşkın sigorta durumu ortaya çıkar ve sigorta ettirenlerin önemli bir kısmı belki de tamamı risk gerçekleşmezse aşkın sigorta durumunu bilmezler. Yani prim iadesi talebinde bulunacakken iade talebinde bulunamazlar. Neden? Bilmedikleri için. Şimdi arabayı 100 liraya satın aldınız ve 100 liralık bedelle sigorta ettirdiniz. Altıncı ayda piyasa şartlarından, amortismandan dolayı arabanızın değeri 60 liraya düştü. Arabanız çalındı. Poliçenizde 100 lira yazdığı için sigortacınız size 100 lira ödeyecek sanırsınız. Öyle olmaz. Aktif sigortalarında sigorta tazminatı rizikonun gerçekleştiği andaki değer esas alınarak hesaplanır demiştik. Değeri 60 liraya düşmüş olan arabanız için sigortacı size 60 lira ödeyecektir. Bu durumda 40 liralık bedelin priminin iadesi yapılmalıdır sigortalıya. Ülkemizde genelde sigortalı tarafından iade talebi olmazsa sigortacılar bu prim iadesinde bulunmuyorlar ne yazık ki.
İkinci ihtimal: ben menfaatimi sigorta ettirdim ancak değişik nedenlerden dolayı (mesela adam piyasa koşullarının yakın zamanda değişeceğini tahmin ediyor ve arabasının değerleneceğini düşünüyor.)fazla prim ödüyorum. Piyasa koşullarının yakın zamanda değişeceğine inandığım için daha en başından 75 liralık arabam için 100 liralık bedelle sigorta yaptırıyorum yani aşkın sigorta yaptırıyorum. Sigortadan haksız fayda temin etme niyetim yok. Bile bile ödedim fazla primi. Sonra da beklentim gerçekleşmedi. Gittim sigortacının kapısına bana bunu öde dedim. Eski BK m.62, yeni BK m. 78 uyarınca (roma hukukundaki condictio indebiti davasının günümüz davalarına yansıma şeklidir.) bir borcun edası maksadıyla ifada bulunan kişi eğer fazladan ifa bulunmuşsa, fazladan verdiğinin iadesini isteyebilmesi için hataen kendisini borçlu zannederek ifada bulunduğunu ispat etmesi gerekir.
Bu hüküm doğrultusunda sigortalı, sigortacıdan aşkın kısmın priminin iadesini isteyebilir mi? İsteyemez. Bunun istisnası ise şudur: eski TTK m. 1466 yeni TTK m. 1530 uyarınca sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler için kanunun veya yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır.
Tüm sigorta sözleşmelerinde, sigorta sözleşmesinin tarafları sigortacı ve sigorta ettirendir. Zarar sigortalarında ve can sigortalarında da bu şekildedir.
Zarar sigortalarında, sigorta ettirenin yanında bazen sigorta ettirenden bahsederiz. Zarar sigortalarında sigortalı;
- Sigortalanan menfaatin sahibi olan kişi,
- Sigorta himayesinden istifade eden kişiyi ifade eder. Bir başka ifade ile risk gerçekleştiğinde sigorta tazminatının ödeneceği kişinin ismi zarar sigortalarında sigortalıdır.
Belki de çoğunlukla sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişi olarak karşımıza çıkar. Ama sigorta ettiren ile sigortalı farklı kişiler olabilir. Sigorta ettiren ile sigortalının farklı kişiler olması yeni kanunda başkası lehine sigorta dediğimiz durumda ortaya çıkar. Başkası lehine sigortanın söz konusu olduğu durumlarda sigorta ettiren, sigortacı ile sözleşmeyi yapan kişidir. Bu nedenle sözleşmeden doğan akdi vecibeler başta primin ödenmesi sigorta ettirene düşer. Sigortalı ise sözleşme kendi hesabına yapılan kişidir.
Risk gerçekleştiğinde sigorta tazminatı sigorta ettirene değil, sigortalıya yani kendi hesabına sigorta yapılan kişiye ödenecektir. Mesela ben kendi otomobilimi sigorta ettirirken eşimin otomobilini de eşimin hesabına sigorta ettirdim. Sözleşmenin tarafı ben olduğum için her iki sigorta için akdi vecibeleri yerine getirmesi gereken kişi yani primleri ödemesi gereken kişi benim. Bu durumda kendi arabam bakımından hem sigortalıyım hem de sigorta ettirenim. Eşimin arabası bakımından ise ben sigorta ettirenim eşim sigortalıdır. Risk gerçekleştiğinde eşimin arabası bakımından sigorta tazminatı ödenecek kişi yani sigorta himayesinden istifade edecek kişi eşim olacaktır.
Sigorta sözleşmesinin bir başkasını temsilen yapılması da mümkündür. Biz buna başkasına namına sigorta diyoruz. Sigortacıyla masaya oturup sözleşmeyi yapan kişi, sözleşmeyi kendi adına yapmaz. Bir başkasını temsilen onun mümessili sıfatıyla yapar. Eğer mümessil sıfatıyla sözleşmeyi yapan kişinin böyle bir sıfatı varsa, yetkisini aşarak hareket etmemişse, sigorta ettiren sıfatı ona düşmez. Sözleşme, temsil olunan kişi adına yapılmış kabul edilir. Yani sigorta ettiren sıfatı temsil olunan kişiye aittir. Mesela ben bir adamın yanında umumi vekil olarak çalışıyorum. Çalıştığım kişinin isteği üzerine onun arabasını sigorta ettirmeye gittim. Bir sözleşme yaptık ama kendi adıma yapmadım, patronum adına yaptım. Böyle bir yetkim varsa ya da yetkim olmadığı halde patronum sonradan icazet verdiyse sigorta ettiren sıfatı bana ait olmaz, patronuma ait olur.
Can sigortalarında ise sigortalı teriminin bambaşka bir anlamı vardır. Can sigortalarında sigortalı, sözleşme kendisi için yapılan kişiyi ifade eder. Mesela hayatı sigortalanan kişinin ismi sigortalıdır. Can sigortalarında da sözleşmeyi sigortacı ile yapan kişinin ismi sigorta ettirendir. Can sigortalarında sigorta himayesinden istifade eden kişinin ismi lehtardır. Eski TTKda lehtar terimi hiçbir yerde geçmiyordu. Bu üç sıfat tek kişinin şahsında karşımıza çıkabileceği gibi iki ya da üç kişinin şahsında karşımıza çıkabilir. Mesela ben kendi hayatımı sigorta ettirdim ve poliçede kendimi lehtar olarak tayin ettim. Bu durumda sigorta ettiren de sigortalı da lehtar da benim. Ben eşimin hayatını oğlumu lehtar göstererek sigorta ettirirsem; ben sigorta ettiren olurum, eşim sigortalı olur ve oğlum da lehtar olur.
Sigorta tazminatı dediğimizde anlayacağımız şey zarar sigortası, sigorta bedeli dediğimizde ise çoğunlukla can sigortasını anlamamız gerekiyor.
Akdi vecibeler esas itibariyle sigorta ettirene düşer ama sigortalıya da lehtara da, sözleşmeye taraf olmamasına rağmen, kanunda birtakım akdi vecibelerin yüklendiğini görüyoruz. Hatta sorumluluk sigortalarında mağdura, sözleşmeye taraf olamamasına rağmen, eğer mağdur sıfatıyla tazminat talebinde bulunuyorsa yine sözleşmesel birtakım edimleri yerine getirme yükü yüklenmiştir. Parayı veren düdüğü çalar misali.
Daha öncede belirttiğimiz gibi Zarar Sigortalarında zenginleşme yasağı söz konusudur. Bu yasağın aynı zamanda etik bir yönü de bulunmaktadır. Söz konusu ilke çoğu zaman karşımıza katı bir şekilde çıkmıyor biz buna Zenginleşme Yasağının İstisnaları olarak ya da Meblağ Sigortası Olarak Uygulanan Zarar Sigortaları olarak da ifade ediyoruz. Bu durumda karşılaştığımız hallerden ilki Kazanç Sigortası, ikincisi ise Takseli Sigortadır.
Zenginleşme yasağını önemseyen kanun koyucu aşkın sigorta halinin aynı menfaat hakkında yapılan birden fazla sigorta sözleşmesi ile de ortaya çıkabileceğini dikkate alarak ayrıca hükümler sevk etme ihtiyacını duymuştur. Yani, bir menfaat ancak değeri kadar bedelle sigortalanabilir. Değerini aşan bedelle sigortalanma söz konusu olduğunda aşan kısım batıl ama bir menfaatin değerini aşan bedelle sigortalanması aynı menfaat hakkında yapılan birden fazla sigorta sözleşmesi ile de ortaya çıkabilir.