Vergi yasalarının şahsında vergi doğuran olayın gerçekleştiği açık olan bir kimseyi vergi yasasının kapsamı dışında bırakmasıdır. Dolayısıyla muafiyet yasal yükümlüyle bağlantılı bir kavramdır. Gerçekte esasında yasaya baktığınızda bu kimsenin yasal yükümlü olması lazım diye düşünüyorsunuz. Ama vergi yasasının yükümlülükten sonra gelen muafiyetle ilgili hükmüne baktığınızda o kimsenin yükümlülük dışında bırakıldığını görüyorsunuz.
Mesela gelir vergisi kanununda esnaf muaflığı diye bir muafiyet olduğunu görürsünüz. Normalde esnafların elde ettiği kazanç gelir verisi kanunu anlamında ticari kazançtır. Bizim gelir vergisi kanunumuzda 7 tane kazanç ve irat var. Bir geliri vergilendirebilmeniz için ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı, ücret, gayrimenkul sermaye iradı yani kira geliri, menkul sermaye iradı yani faiz gibi ya da diğer kazanç ve iratlar yani alım satım ve bunlarla bağlantılı olan gelirler gibi bu 7 kazanç ve irattan mutlaka birinin içerisine girmesi lazım elde edilen gelirin. Girmiyorsa zaten vergilendirme söz konusu olmaz. İşte ticari kazancın içerisine girer esnafların elde ettiği gelirler. Fakat kanunda açık hüküm var esnaf muafiyeti diye. Esnaflar muaf gelir vergisinden.
Kurumlar vergisi kanununa baktığınızda emekli sandığı gibi bir takım yardım sandıklarının kurumlar vergisi mükellefi olması gerektiğini düşünürsünüz ama yine kurumlar vergisi kanununda yer alan özel hüküm gereği bunlar vergiden muaf tutulmuşlardır.
Veraset ve intikal vergisinde yabancı diplomatların veraset ve intikal vergisinden muaf olduğu belirtilmiştir.
Katma değer vergisi kanunu uyarınca kamu idare ve kuruluşları tarafından genel insan ve hayvan sağlığını korumak üzere işletilen hastane, klinik gibi bazı sağlık kuruluşlarının KDV’den muaf olduğu hükme bağlanmıştır.
Özetle vergi muafiyeti daima kişiye, kişiyle kastettiğimiz de yasal yükümlüye, yöneliktir.